Bugün senin denecek. Rengarenk kıyafetler içerisinde oynarken ki; “Bugün 23 Nisan, Neşe Doluyor İnsan” derken ki; hallerin düşürülecek sahne önüne. Peki ya sahnenin gerisi? 2021 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarına göre, Türkiye nüfusunun (84 milyon 680 bin 273 kişi) yüzde 22,4ü (yaklaşık 18 milyon 968 bin) sizlerden oluşmakta imiş. Hekimler çalışma ve araştırma yapmış; %87’nizde kansızlığa, obeziteye, hipertansiyona rastlamış. Bu yılın ilk 3 ayında (Yani bu aydan önceki; ocak-şubat-mart aylarında) 8’iniz öldürülmüş, 65’iniz cinsel istismara maruz kalmışsınız. Ha keza İş Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin verilerine göre; 2021 yılında 14 yaş ve altında olan 21’iniz, 15 - 17 yaş aralığında olan 41’iniz çocuk/genç işçi iş cinayetlerine kurban gitmişsiniz. Bu yılın ilk üç ayında ise en az 6 çocuk kardeşin iş cinayetine kurban edildi.

TÜİK VERİLERİYLE SEN.

Devlet dersinde, gene devlet verileri ile sınıfta kaldın be çocuk. Türkiye’de garip bir kurum var. Adı TÜİK. O ne demiş sana? "Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2014 - 2017 yılları arasındaki üç yıllık dönemde 7 bin 466’ı erkek çocuğu, 51 bin 818’i kız çocuğu olmak üzere toplam 59 bin 284 çocuk cinsel istismara maruz kalmış." Yetmez be çocuk daha da devlet dersine düşen, devlet rakamların var. "Son paylaşılan verilere göre, Türkiye’de cezaevlerinde kendi yargılanmaları dolayısıyla 12 -18 yaş arasında 1.066’ı tutuklu, 518’i hükümlü olmak üzere toplamda 1.584 çocuk, annelerinin yargılamaları dolayısıyla 0-6 yaş arasında 345 çocuk bulunmaktadır." Ama olsundu be çocuk… Bugün 23 Nisan, Neşe Doluyor İnsan. Oyun bozanlık yapmanın alemi; böylesine önemli, resmi, devlet erkanının sana olan sevgisini höyküreceği mühim zamanda da çocukluk yapmanın bir manası yok değil mi be çocuk? Bugünden çıkacak alışıldık özet şu: Aslında sen ne kadar çocuk cenneti ve bereketli topraklar üzerinde yaşıyormuşsun da, bundan bir tek senin haberin yokmuş çocuk.

BAŞINA “ÇOCUK” KOYDUKLARI HİÇ BİR ŞEY ÇOCUKSU DEĞİL.

Bu kahrolası, batası düzenleri sana yeni adlandırmalar-sıfatlandırmalar icat etti. Bilir misin? Çocuk gelini keşfettiler. (Gerçi bu yeni keşifleri değil, devraldıkları miras gibi duruyor) O fena halde dindar sütunları üzerinden; 12’sinde damat, 8’inde gelin fotoğraflarını gururla servis ettiler. Çocuk gelin cinayetleri üzerinden reyting kovaladı bu vicdan çürümüşlüğü. Çocuk tecavüzü kavramını gündelik dile yerleştirdiler. Bir de üzerine, “Bir defadan bir şey olmaz” aymazlığını ulu-orta sergilediler. Adaletlerinin keskin kılıcı da şefkatini, ‘şeriatın kestiği parmak acımaz’ içselliği ile gösterdi size. Erdal Eren’i büyüttü devlet dersinde. Asılabilecek yaşa getirdi ve büyük bir gururla idamlar aldı.

BAŞKA TANRININ ÇOCUKLARI DEĞİLLER.                                       

Ekmek almaya giderken kafasına gaz fişeği atarak katlettikleri 14 yaşındaki Berkin Elvan’dan, “Çocuk terörist” icat ettiler mesela. Yetmedi. Annesini henüz evladının acısı yüreğinde kor iken, (Sen nasıl terörist yetiştirirsin meailinden) meydanlarda yuhalattılar. Bodrum-Akyarlar kumsalına Aylan bebe olarak 4 aylıkken vurduğunda da, “Ölü çocuk mülteci” olarak kayda geçtin. Bodrum’da çöplük çocuğu kardeşlerini 20 yıl kadar önce tanımıştım. Ebeveynleri çöp ayrıştırıyorlardı mübarek elleri ile. 24 sen yaşta, naylon evlerde yaşayan evlat biz gideceğiz diye yine naylon banyoda aklanıp, paklanıp çıkmışlardı karşıma. O kardeşlerine Bodrum’daki okulları (koktukları gerekçesi ile) kapılarını kapatmıştı. Gereken elbette yapıldı. O kapılar, kapatanların üstüne yıkıldı kısa sürede. Hani Bodrum, Bodrum ya… Magazin vazgeçilmezi bu toprakların; çöplük çocukları da, sanayi çocukları da, gecekondu çocukları da, caddede tartıcı, yolda sel-pakçı çocukları da var. Onların da 23 Nisan Çocuk Bayramları kutlu olsun… Unutma! Başka tanrının çocukları değil, o kardeşlerin.

ÇOCUKTAN KATİL BİLE ÜRETTİLER.    

Zabıtanın önünde kaçan; çocuk dilenci, tartıcı, sel-pak satıcısı oldun. Sokak çocuğu oldun. Şimdilerde kelle sayın 50.000’lerle ifade ediliyor devlet katında. Daha karanlık icatları da var sana dair: “Çocuk katiller.” Hrant Dink’in çocuk katili Ogün Samats’ın babası: Hrant Dink’i tanımayan, onun yazılarından habersiz olan 16 yaşındaki çocuğun kışkırtılmasına ve eline silah verilip hedef gösterilmesine, çocuğun suça sürüklenmesine seyirci kalınmıştır. Oğlumun çocuk yaşta bizzat suça teşvik edilmiş olduğu ortada” sözcüklerini sarf etmişti. Katil çocuğun babası; “Çocuğumun eline silah verildi” diyor. Oysa çocukların eline; kitap, defter, kalem, boyama kutusu, çiçek, uçurtma ipi, kağıt helva verilirdi. Ha keza sadece çocuklar uyurken susulurdu. Öldürülürken, tecavüze uğrarken, iş cinayetine kurban giderken değil…

“İSTER AS, İSTER KES” ZAMANLARI.

Bugün koltuklarını sana verecekler. Kararları sen vereceksin, onlar yerine hesapta. Bu maskaralığa en çok da sen gülüyorsundur eminim be çocuk. Ama için için, belli etmeden gül; o güne yani uçurtma, topaç, sek-sek, kör ebe, saklanbaç günlerine değin. Şimdi temsili koltuk, makam aklıma 12 yıl öncesi 23-Nisan’ını getirdi. 12 yıl öncesinin 23 Nisan’ın da hedef adeta tam da 12’den vurulmuştu. Başbakanlık koltuğunu o günde 4. Sınıf öğrencisi Elgin Koçubaba’ya bırakırken; “Yetki artık senin. İster asarsın, ister kesersin. Her şey sende” demişti. Elgin’in o esnada gözleri fal taşı gibi açılmış ve anlam arama çabasında idi. Yalnız seremoni sonuna doğru bir gazetecinin sorusu üzerine Elgin kardeşin: “Başkanlık sisteminin gelmesini istemiyorum. Sayın Başbakana katılmıyorum” sözcüklerini düşürmüştü dilinden. İşte bu hesapta yoktu be çocuk… Öhöm, möhöm ama söz ağızdan çıkmıştı bir kez, geriye yutturmak olası değildi.

O GÜN, O KOLTUĞA DÜŞLER OTURACAK…

Bugün o koltuğa oturacaksın ya aaa çocuk… Günü gelecek, o koltuğa çocuk düşlerinle oturacaksın. Ayağa kalkanın koltuktan kopuşu sembolik olmayacak bu kez. Çünkü artık senin düşlerin yer yüzü hakimidir. O hayallerinin oturduğu koltuk; artık kelebeklerin uçuştuğu bahçe, kuşların ötüştüğü dal, balıkların yakamoza durduğu deryalık, yavru ceylanın sektiği yayla, asmanın-kesmenin yasaklı olduğu sevginin dünyası olmuştur artık. Dünyayı bir kez değil, sonsuz kez sana vereceğiz o gün. Aziz Nesin amcan, Türkan Saylan teyzen boşuna yaşamlarını her anlamda sana ve kardeşlerine adamadılar. Bugün onlara da, onların sizlere devrettiği derya-deniz yeryüzü güzelliklerine de derin bir “Merhaba” deyin. Ve yumuk ellerinizi sallayın. Sizlere bakacaklar ve çocuk sevincinizi, minik yüreğinizden düşürdüğünüz anda da sizlere gönül koyacaklar, bilesiniz. Senin ve kardeşlerinin, 23 Nisan’ı kutlu olsun a be çocuk…