BDP’nin 2011 genel seçimlerinde elde ettiği büyük başarısının Hatip Dicle kararıyla nasıl gölgelenmek istendiğini hepimiz hatırlıyoruz. 2014 yerel seçimlerinden de BDP büyük bir başarıyla ayrıldı ve şimdi benzer bir tehlikenin daha eşiğindeyiz.

2011 seçimlerine BDP bağımsız adaylarla girmiş ve toplamda 36 milletvekili çıkararak büyük bir başarı yakalamıştı. Fakat bu başarının iktidarda yarattığı hazımsızlık kısa sürede kendini göstermiş ve AKP-YSK-Yargıtay ortak yapımı skandal bir kararla bu başarı gölgelenmek istenmişti.

Halkın iradesinin yok sayılarak Oya Eronat’ın milletvekili yapılmasını Kürtler asla kabullenemediler. Sürekli millet iradesinden bahseden iktidarın, milletin iradesini alenen gasp etmesi ne yazık ki siyasi tarihimize kara bir leke olarak geçti.

Aradan geçen sürede AKP iktidarında bir çözüm süreci başladı ve öyle ya da böyle bir mesafe alındı ve halen alınacak uzun mesafeler var. Ama AKP, bırakın çözüm sürecini sürdürmeyi, Kürtlere tüm siyasi ve kültürel haklarını tanısa dahi, Hatip Dicle kararıyla gasp ettiği halk iradesinin hesabını veremeyecektir. Halk iradesinin gaspıyla milletvekili olan Oya Eronat’ın AKP içindeki varlığı bile, Kürtler nezdinde başlı başına AKP'nin samimiyetsizliği ve güven eksikliğini beraberinde getirmektedir.

2011 seçimlerinde yaşanan bu demokrasi ayıbı halen çok taze ve Kürter nezdinde halen bu kadar güven kırıcıyken, aynı AKP, şimdi de yerel seçimlerde BDP’nin elde ettiği başarıyı gölgelemeye çalışıyor.

Ağrı, Tatvan, Viranşehir, Ceylanpınar, Ahlat, Kozluk, Kağızman, Hasankeyf ve daha bir çok yerde BDP’nin başarısını hazmedemeyen AKP, ya BDP’ye verilen oyları sandığa yansıtmamış, ya da sandıktan çıkan sonucu değiştirmek için her türlü usulsüzlüğe başvurmuştur.

Ağrı’da itirazlar sonucu defalarca sayılan oylarda her seferinde BDP’nin kazanmış olmasına rağmen AKP’nin halen itiraz ederek ortamı germesi, Ceylanpınar’da BDP’ye ait oy pusulalarının çöplerden çıkması, buna rağmen BDP’nin itirazlarının reddedilmesi, diğer taraftan Viranşehir’de yarışı önde tamamlayan BDP’ye karşı AKP’nin itirazının kabul edilmesiyle çifte standart yaratılması, Tatvan’da daha sayımın ilk anlarında polisin onlarca seçim sandığını dağıtması, Ahlat’ta 3 defa BDP’nin zaferiyle sonuçlanan sayımlara AKP’nin itirazıyla 4. sayımda AKP’nin kazanması, Hasankeyf’te elektriklerin kesilmesiyle polislerin seçim sandıklarına müdahale ettiklerine dair görüntüler şimdiye kadar öğrendiklerimizin ve gördüklerimizin sadece birkaçı.

AKP, belli ki BDP’nin elde ettiği bu başarıyı sindirememektedir. Özellikle Ceylanpınar ve Viranşehir gibi stratejik yerlerde BDP’nin kazanmış olmasına tahammül edemeyeceğini açıkça göstermiştir.

Her ne kadar Kürtler iradelerine sahip çıkmak için meşru itiraz haklarını kullanamaya çalışsa da, AKP’nin bahsi geçen belediyeleri elde etmek için her yola başvuracağı (Ceylanpınar’da fiili bir OHAL ilanı gibi) ve sokakların hareketlenmesini umursamayacağı bellidir. Bunda başarılı olup olmayacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Fakat halk iradesine aykırı bir şekilde AKP’nin elde edeceği bu belediye başkanlıklarının her biri demokrasi tarihimize ayrı bir Oya Eronat vakası olarak geçecektir.

Halen Kürdistan’da önemli bir oy potansiyeline sahip olan, kendisine oy vermeyen Kürtler’de bile çözüm sürecinin muhatabı olması nedeniyle beklenti duyulan AKP, olası bu irade gaspları durumunda, Kürtler nezdindeki meşruiyetini önemli ölçüde yitirecektir. Ağır aksak devam eden çözüm sürecinin de böyle bir atmosferde sağlıklı devam edemeyeceği aşikardır.

AKP, Kürdistan’da halkın iradesini hiçe sayarak meşruiyetini kaybetmek yerine, her fırsatta muhalefete adres gösterdiği sandığa ve halkın iradesine saygı duymak zorundadır. Hem kendisinin halktan almış olduğu güvenoyunu hem de BDP’yi iradesi olarak gören milyonların beklentisini boşa çıkarmamalıdır.