İktidarın ''Türkiye Yüzyılı'' adını verdiği ''vizyon belgesini'' açıklamaktaki amacının aslında seçim startını duyurmak olduğunu bilmeyen yok gibi. Vizyon sözcüğünün ne anlama geldiğini kavrarsak iktidarın amacını daha iyi anlarız. Vizyon, olayları görme organının yardımı olmadan görme veya algılama yolu ile ortaya çıkan imajların tümüne verilen addır. Yani birileri size gelecekle ilgili bir şeyler anlatıyor ve sizin inanmanızı isteyerek bir algı oluşturuyor. İnanıp inanmamak size kalmış elbette.

İktidar sözcüleri ''vizyon belgesi'' ile ne demek istedi? AKP-MHP iktidarının sözcüleri yanlarına aldıkları aveneleri (BBP, Vatan Partisi, DSP) ile bize gelecekle ilgili bir şeyler anlatıyor, anlatılanların gerçekleşeceğine inanmamızı istiyorlar. Hayatımızın şimdikinden çok daha iyi olacağına dair algı oluşturmak asıl amaçları. İktidarın şimdiye kadar yaptığı tam olarak hep buydu. Devlet imkanlarını sonuna kadar kullanarak Makyavelist politikalarla bugüne gelindi.

Açlık sınırının 7400.-TL, yoksulluk sınırının 24000.-TL, genç işsizlik oranının %20 civarında olduğu bir ülkede İslamcı siyaseti temel alan 20 yıllık iktidarın kitlelere somut olarak anlatacağı bir şey kalmadı.

''Faiz sebep, enflasyon sonuç'' denilerek 600 milyar TL'nin yoksuldan, üretenden alınıp zengine verildiği, yani sadece faiz için böyle bir meblağı (bu rakamın 294 milyarını KKM oluşturmakta) harcayabilen bir ülke gelecek yüzyıl için neler vaat edebilir? Yıllık 350 milyar dolar ithalata karşılık 250 milyar dolar ihracatın olduğu gerçeklikte, aradaki 100 milyar dolarlık farkın (en iyi ihtimalle) 40 milyar dolarının turizm gelirlerinden karşılansa bile ortaya çıkan 60 milyar doların doğrudan açık veren bütçeye sahip ülke insanı için mutluluktan söz etmek ancak hayal olur.

 Resmi açıklamalara göre bile % 84 enflasyon olacak, gençler gelecekten son derece ümidini kesmiş olacak, hayat pahalılığı dayanılmaz boyutta olacak, halkın alım gücü yerlerde sürünecek, insanlar gün doğumundan akşama kadar ekmeğin, suyun, aşın, peşinde ömür tüketecek, sadece hayat pahalılığından değil yaşam tarzlarından dolayı insanlar yurtdışına gitmeye çalışacak iktidar hayal satarak gelecek yüzyılın Türkiye yüzyılı olacağına inanmamızı isteyecek...

İktidar açısından ''Türkiye Yüzyılı'' diye ortaya koyduğu ''vizyon''un en önemli argümanı TOGG adındaki yerli diye tanımlanan otomobil. TOGG'un yerli olup olmaması bir yana, nasıl ve hangi süreçlerden geçtiği incelendiğinde ülke menfaatleriyle uyuşmayan gerçeklerle karşılaştığımızı görüyoruz. Bu konuda (noktasına, virgülüne dokunmadan) duayen ekonomist, gazeteci /yazar Ege Cansen'e kulak verelim;

''... Yaklaşık dört yıl önce Başkan Erdoğan 'yerli ve milli' otomobil üretme kararı almıştı. Ben de bunu 'akla ziyan bir proje' diye nitelendirmiştim. Çünkü gümrük birliği içinde kalındıkça, bu yatırımın öngörülebilir hiçbir vadede kara geçmesi mümkün değildi. Bugün de aynı kanıdayım. TOGG'u üreten kuruluş bir KİT'tir ve KİT kalacaktır. Söylendiği gibi ortada dört babayiğit özel girişimci yoktur. Erdoğan'ın baskısıyla bu projeye para kaptırmış dört firma vardır. Otomobilin tasarımı Karsan, imalatını BMC, elektrik sistemlerini Vestel yapacak, Anadolu grubu ise satacaktı. Proje 'Dört Kocalı Hürmüz'' gibiydi. Tabii bu yanlış yapılanmayla bir santim ileri gidilemedi.

Proje Nasıl Ayağa Kalktı?

Gürcan Karakaş isimli bu işleri gerçekten bilen yetenekli bir mühendis-yönetici bulundu ve tam yetkiyle projenin başına getirildi. Karakaş, önce imal edilecek aracın tanımını, küçük ölçekte başa-baş noktasını yakalasın diye, üretimi kolay, yüksek gelir grubuna hitap eden 'tam elektrikli SUV' olarak belirledi. Yani yerli otomobil 'halk arabası' olmalıdır tezini reddetti. Daha önce Saab'dan 30 milyon Euro'ya alınan know-how paketini çöpe attı. Karsan'ı görevinden affetti. Tasarımı İtalyan Pininfarina firmasına verdi. BMC'nin otomobil üretecek ne bilgisi ne de tesisi vardı. Onu da devreden çıkardı. Üretimi, nakliye masraflarını asgariye indirmek için deniz kıyısında bu amaçla dizayn edilmiş bir fabrika yapma kararı aldı. Üretim mühendisliğini de Alman firmalarına ihale etti. Vestel de kendiliğinden devre dışı kaldı. Satış işini de kimseye vereceği yoktur. Şunu hemen söyleyeyim: Bazı yatırımların 'içsel' ekonomisi yoktur. Yani tek başına hesaplanırsa külfeti nimetinden çoktur. Ancak yaratacağı 'dışsal' ekonomiye fizibildir denir. Yani firma 'bireysel kar' çevresine veya ülkeye 'toplumsal fayda' sağlayabilir. Hükümet, başı zarardan bir türlü kurtulamayacak TOGG için bu argümana sarılacaktır. TOGG, otomotiv mühendisliğinde bir ARGE merkezi olacak ve burada araç yanında, bilgi ve beceri de üretilecektir diyecektir.

Yapamazsın Dediler Ama Biz Yaptık

AKP'nin propaganda uzmanları 'yapamazsın dediler ama biz yaptık' diyerek konuyu saptırmasına izin vermemek için bu yazıyı yazdım. Kimse 'yapamazsın' demedi. Bu yatırım gayri iktisadidir dedi. Mesela benim söylediklerim şuydu: Bu otomobil markası dışında yerli ve milli olmayacaktır. Üstelik külfeti nimetini aşacaktır. Bu külfet diğer gösteriş yatırımlarının külfeti ile birlikte hayat pahalılığı olarak halkın sırtına binecektir. Kararı bunu bilerek verin.

Son söz: Zarar yok olmaz, zamma dönüşür.'' ( Ege Cansen ,Sözcü 27/10/2022).

Alıntı biraz uzun oldu. Ancak konu o kadar yalın ve açık anlatılmış ki, kesme gereğini duymadım.

Kısaca, İktidarın bize Türkiye yüzyılı diye anlattıkları yeni hayallerden öte bir şey değil.

Soruyoruz; yeni hayaller, yeni umutlar doğurur mu?