Mehmet Göcekli / Demokrat Haber

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Adana milletvekili Tülay Hatimoğulları yeniden Yeşil Sol Parti’den Adana’dan aday oldu. Daha önce Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi'nin (SYKP) Eş Genel Başkanlığını da yürüten, uzun yıllar insan hakları ve kadın mücadelesi içinde yer alan, Samandağlı olduğu için deprem felaketini yürekte yaşayan Tülay Hatimoğulları ile seçimlere yönelik gelişmeleri konuştuk…

tulay-hatimogullari-2

Sizi tanıyabilir miyiz?

1977 yılında Hatay'ın Samandağ ilçesinde doğdum. Lise yıllarından itibaren sosyalist mücadele saflarında yer aldım. Arap kültürünün ve Arap dilinin canlanması için çeşitli çalışmalar yürüttüm, Ortadoğu Arap Halkları Araştırma Enstitüsü'nün kuruluşunda ve yönetiminde yer aldım. İnsan Hakları Derneği’nde yöneticilik yaptım. Ayrıca AMARGİ Kadın Akademisi ve Kadın Emeği Kolektifi'nin örgütlenme çalışmalarında yer aldım. 301 aydının çağrısıyla oluşturulan Türkiye Barış Meclisi çalışmalarında bulundum. Demokrasi İçin Birlik Hareketi (DBH), ardından Halkların Demokratik Kongresi (HDK) ve takiben Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) kuruluş ve örgütlenme süreçlerinde rol aldım.

HDP’nin kurucu bileşenlerinden olan Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi’nin (SYKP) 2013 yılındaki kuruluş çalışmalarında yer aldım, MYK üyeliği yaptım ve SYKP’nin Eş Genel Başkanlığını yürüttüm. 24 Haziran 2018 Genel Seçiminden bugüne HDP Adana Milletvekili olarak Mecliste Dışişleri Komisyon üyesi olarak çalışmalarımı sürdürdüm. 3 Temmuz 2022 tarihinde gerçekleşen HDP Büyük Kongresinin ardından iki dönemdir MYK üyesi olarak ve Halklar ve İnançlar Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı olarak çalışmalarım devam etmekte.

tulay-hatimogullari-1

Seçim bölgenizin yerel sorunları hakkında çözüm önerileriniz nedir?

Yeni Havalimanın açılmasının ardından Adana Havalimanının ve DHMİ Adana Havalimanı çalışanlarının durumunun ne olacağını konusu Adanalılar için çok önemli. Bu konuyu soru önergesi ile birkaç kez Meclis gündemine taşıdık. Havalimanı çalışanları ve Adanalı yurttaşlar, Adana Havalimanının kapatılıp kapatılmayacağını halen bilmiyorlar ve bu konuda endişeliler. Bizim tavrımız nettir; Adana Havalimanını kapatmayacağız.

Adana denilince akla pamuk gelir, biliyorsunuz. Adanalı pamuk üreticisinin en büyük sorunu; farklı sektörlerin hammaddesi olan pamuğun üretim maliyetleri çok yüksek ve yapılan desteklemeler, tüm diğer tarımsal desteklemelerde olduğu gibi yetiştiricinin artan maliyetlerini karşılayabilecek ve üretimini sürdürmeye teşvik edecek seviyede değiller. Tarımsal desteklemeleri artırarak üreticinin önünü açacağız.

Bir de Adana’nın çok önemli ekolojik sorunları mevcut. 27. Dönem Milletvekilliğim boyunca bunu da Meclis gündemine taşıdım. Adana Yumurtalık’ta 18 yıldır faaliyet gösteren İSKEN kömür santralinin yanı sıra Yumurtalık sahiline 15 kömür santralinin daha kurulması için Bakanlığa başvurular yapıldı. İkinci elektrik santrali EMBA (Hunutlu) kömür santrali de geçtiğimiz aylarda açıldı. Tesisin yapıldığı alan, Sugözü Kumsalı'nda koruma altındaki deniz kaplumbağalarının yuvalama alanı. Bir de yanı başımızda Mersin’deki nükleer santral sorunumuz var tabii. İkirciksiz atacağımız adımlardan biri; kömür santrallerinin ve nükleer santrallerin kapatılması olacak.

Hava kirliliği raporlarında maalesef Adana ilk sıralarda gelmekte. 2030’a kadar kömürlü termik santrallerin kapatılması en çok altı bölgede hava kirliliğini azaltacak.

Uluslararası basında, Adana’nın “Avrupa’nın yeni çöp merkezi olduğu” iddia edilmişti. Avrupa’dan Adana’ya getirilen atıkların yakılarak doğaya verdiği zararlar belgelenmişti. Tartışmasız bir biçimde; plastik ithalatı yasaklanmalı, bütün dünyada plastik kullanımında sınırlamalar var, en büyük doğa kirleticilerinden biri olan plastiğin üretimi ve kullanımının sınırlandırılması hatta plan dahilinde sonlandırılması gerekmekte.

tulay-hatimogullari-4

Seçim bölgenizde hedefiniz nedir? Seçmenlerden talebiniz nedir?

Hedefimiz tüm seçim bölgelerimizde olduğu gibi; temsiliyetimizi Mecliste en yüksek sayıda sağlayabilmek. Türkiye genelinde de Adana yerelinde de milletvekili sayısını katlamayı hedefliyoruz.

Tek din, tek dil, tek milliyet olgusu, yaşadığımız toplumun gerçeği değil. İktidar seçime günler kala toplumu buradan kutuplaştırmaya/ayrıştırmaya devam ediyor. Tüm halklar ve inanç grupları özgürce kendi dilini/kültürünü/inancını yaşayabilmeli ve yaşatabilmeli. Eşit yurttaşlık hakkı temelinde bu mücadelemizi sürdürüyoruz. Tüm kimliklerin kendini ifade edebildiği, haber yapma ve ifade özgürlüğünün olduğu, herkesin hoşgörü içinde bir arada yaşadığı bir toplum mümkündür ve biz bunun için çalışıyoruz. Toplum manasız gerilimden yoruldu ve artık huzur istiyor.

Bütün halkları, geleceğinden kaygı duyan gençleri, varlığı tehdit altında olan tüm kimlikleri, afetlerin felakete dönüşmesini istemeyen herkesi, İstanbul Sözleşmesi’nden sonra 6284 sayılı yasayı da kaybetmek istemeyen ve emeği görünmez kılınan kadınları, cinsiyet kimliklerinden dolayı nefret suçunun hedefi haline getirilmek istenen LGBTİ+ları, hayat pahalılığı karşında her gün daha fazla ezilen işçileri, emeği sömürülen emekçileri ve yoksul yurttaşları oylarını Yeşil Sol Parti’ye vermeye, evet mührünü logomuz olan AĞACA vurmaya davet ediyorum.

Seçilirseniz özellikle yoğunlaşacağınız bir alan var mı?

Geçtiğimiz dönem Mecliste Türkiye’nin tüm başat sorunları üzerine çalışmalar yürütmeye çalıştık. SYKP temsiliyetimiz üzerinden memleketteki emek politikaları, ekolojik yıkım, kadın ve Kürt sorununu gören bir yerden; hem yasama faaliyetlerinde hem de sokaktaki mücadele alanlarında tüm hak mücadelelerine ses vermeye çalıştık. Ayrıca da içinde yer aldığım Meclis Dışişleri Komisyonu, HDP’de ise Eş Sözcüleri olduğum Halklar ve İnançlar Komisyonu ve Ortadoğu Masası alanlarında çalışmalar sürdürdük.

Seçildiğim takdirde; aynı sorumlulukla ve perspektifle; sosyalist ve feminist kimliğimle, SYKP temsiliyeti sorumluluğumla Türkiye’deki çoklu kriz dönemine çıkış olabilecek anlayışla tüm sorun alanlarında söz ve eylem içerisinde olacağız.

tulay-hatimogullari-5

21 yıllık Ak Parti ve Erdoğan iktidarı nasıl bir Türkiye yarattı? Bu iktidarın yarattığı toplumsal algı nasıl değişir dönüşür?

Uzun zamandır Türkiye’de yaşadığımız süreci bizler çoklu kriz dönemi olarak tarif ediyoruz. Siyasal, ekonomik ve sosyal tüm alanlarda kriz yaşıyoruz. AKP-MHP iktidarının nasıl büyük bir yönetememe krizi yaşadığını depremin ardından da gözlemledik. Kurumların nasıl içinin boşaltıldığını, liyakatsiz atamaların yapıldığı kurumların nasıl özünü yitirdiğini apaçık bir şekilde görmüş olduk. 21 yıllık AKP iktidarı ve tek adam rejimi bu çoklu krizin mimarıdır. Kutuplaştırıcı ve ayrıştırıcı tutumla toplumu derin bir şekilde ikiye yaran, kendinden olmayanı nefessiz bırakan tekçi bir anlayışı egemen kıldılar.

Bu krizin tek çıkışı vardır, öncelikli olarak bu felaketin ta kendisi olan iktidarın değişmesi ve ardından da doğa-insan bütünlüğünü yok sayan, rantçı, tekçi, baskıcı, eril sistemin değişmesine yönelik tüm toplumda atılması gereken adımların plan dahilinde uygulamaya geçilmesi. Tüm devlet mekanizması ayaklar baş olacak şekilde kamucu bir anlayışla yeniden yapılandırılarak, toplumsal algı değişimi için toplumsal süreçler örülmelidir. Toplumsal algı hemen bugünden yarına hızla değişmese de zamanla ve değişimin hayatlarındaki etkisi ile yurttaşlar bu değişime inanacaktır.

Yeşil Sol Parti Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleme kararı aldı. Siz bireysel olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nun söylemleri duruşu ve kendisi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Partimizin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleme kararı tek adam karşısında tek vücut olma gerekliliği stratejisi üzerine kuruludur. Öncelikle bunu belirtmeliyim, elbette Erdoğan karşısında konumlanan adayın kim olduğu bizler açısından önemli. Toplumun etrafında kenetlenemeyeceği bir aday çıkmış olsaydı, bizim de tutumumuz farklı olurdu. Bu anlamıyla Sayın Kemal Kılıçdaroğlu doğru bir isim oldu bence. İlk kez Alevi olduğunun altını çizmesi önemli, Kürt sorunu üzerine, kadın sorunu, ekonomik kriz, doğa talanı gibi yaşadığımız önemli sorunlara dair söylemleri bu baskıcı ve tekçi rejime karşı net bir şekilde söylem/eylem üretilmesi gereken konular.

Toplumsal olarak hedef haline getirilen, ayrıştırılan kesimlere dair söz üretmek tek adam rejimini geriletmek için atılacak ilk adımda oldukça önemli. Ancak şunu da belirtmeliyim ki; Erdoğan iktidarının son bulması akabinde ise restorasyoncu anlayış yerine köklü ve yapısal dönüşümleri sağlayabilecek anlayışla ancak tümden değişimin mümkün olduğunu düşünüyoruz.

“DEPREMİ ASLA UNUTMAYACAĞIZ, HELAL ETMİYORUZ VE AFFETMİYORUZ”

Depremin üzerinden 3 aydan fazla bir zaman geçti Hatay’da son durum nedir, ihtiyaçlar nedir, son sürece dair bilgi verebilir misiniz?

5 Mayıs akşamı Adana Karataş sahilinde Deprem Dayanışma Derneği’nin düzenlediği etkinliğe katıldık. “Bugün “Hıdırellez, baharın ve doğanın uyanış günü. Bugün 6 kentte ateşlerimizi yakıp bahhurlarımızla dileklerimizi denizler ile buluşturuyoruz. Depremin yaralarını birlikte sarıyoruz, umudu ve dayanışmayı birlikte büyütüyoruz!” şiarı ile Adana’nın yanı sıra Hatay Samandağ, İzmir Karşıyaka, Kadıköy Eminönü İskelesi, Mersin Kazanlı Sahil Türbe Önü ve Artvin Hopa İskele’de buluşan yurttaşlar; depremde kaybettiklerini andı ve dileklerini denizlerle buluşturdu.

Orada dile getirildiği gibi üzerinden 3 ay geçse de deprem yaraları kapanmadı, apaçık bir şekilde durmakta. Hatay’ın yeniden inşası konusunda somut adımların çok uzağındayız, yıkılan/yıkılacak binaları yani evini işini kaybeden yurttaşa kendi malını tekrar satmak derdinde olan bir iktidar var karşımızda. Molozların neden olduğu tozlar nedeni ile ciddi sağlık sorunları yaşanıyor. İçme suyu sorunu halen çözülebilmiş değil. Yani depremin ardından ilk gün yaşadığımız terkediliş, çözümsüzlük ve felakete sebep olan kar odaklı bakma ve insan odaklı bakmama hali devam ediyor.

Hep dediğimiz gibi “depremi asla unutmayacağız, helal etmiyoruz ve affetmiyoruz”, toplumsal dayanışma ile birlikte yaraları sarma uğraşımız devam edecek.

Son olarak ne söylemek istersiniz?

Önümüzdeki birkaç gün ülkenin ve bölgenin kaderini etkileyecek nitelikte. O yüzden bütün halkımızı, geleceğinden kaygı duyan bütün insanları, varlığı tehdit altında olan tüm kimlikleri, afetlerin felakete dönüşmesini istemeyen herkesi; kadınları, gençleri, halkları, LGBTİ+’ları, işçileri, emekçileri tek adam rejimini devirmek üzere oyunu kullanmaya çağırıyorum.

Tek adamı devirdikten sonra elbette daha yapılacak çok işimiz olacak. Yaşadığımız çoklu krizlere restorasyoncu akıl ile çözüm bulunamayacağını çok iyi biliyoruz. Bu nedenle esas iş bizlere düşüyor. Ufku kapitalist sistemin ötesine uzananlar olarak; emek, özgürlük, eşitlik, barış, demokrasi ve adalet ekseninde, üçüncü yolda buluşanlara… Hepimize başarılar diliyorum.