Mehmet Göcekli / Demokrat Haber

Emek ve Özgürlük İttifakı 14 Mayıs seçimlerine Yeşil Sol Parti çatısı altında girme kararı aldı. Biz de Yeşil Sol Parti Genel Eş Sözcüsü İbrahim Akın’la seçimlere yönelik gelişmeleri konuştuk. Gençliğinden bu yana toplumsal mücadelenin içinde yer alan, vurulan, hapis yatan, her dönem toplumsal hareketleri geliştirmeye çabalayan İbrahim Akın’a seçimlerden beklentilerini sorduk…

HDP’nin kapatılma davası sürdüğü için tüm HDP bileşenleri ile Emek ve Özgürlük İttifakı bileşenleri Yeşil Sol Parti çatısı altında seçimlere katılma kararı aldı. Bir anda Yeşil Sol Parti ülkenin gündemine girdi. Bize Yeşil Sol Parti’yi tanıtır mısınız biraz? Kökleri nereye dayanıyor?

Yeşil Sol Parti, 2012 yılında, yeni bir yaşam ve özgür gelecek için ekolojik, özgürlükçü, eşitlikçi ve dayanışmacı bir toplumun kurulması hedefiyle yola çıktı. Bu uğurda, politik sorumluluklarımızı, çoğulcu ve katılımcı bir mücadele anlayışını esas alarak şekillendirdik. Partimiz insan haklarını hiçbir ayrımcılığa yer vermeyecek şekilde savunuyor. Doğanın ve tüm canlıların haklarını eşit şekilde gözetiyor.

Kuruluş aşamasında, Türkiye’nin toplumsal mücadele tarihinde büyük deneyimler biriktirmiş olan sol-sosyalist-demokrat kesimlerle, Türkiye’de ekoloji hareketinin temelini atan ekolojist çevreleri bir araya getiren ve her iki mücadele alanına siyasal bir perspektif kazandırmayı amaçlayan bir hedefle yola çıkan Yeşil Sol Parti, 25 Kasım 2012 tarihinde kuruldu. Yeşil Sol Parti kurulduğu tarihten beri de HDP’nin bir bileşeni olarak siyaset yapmaya devam ediyor. Biz 10 yıldan fazla bir süredir Yeşil Sol Parti adıyla ve daha öncesinde de farklı kurumsal kimliklerle zaten demokrasiden, barıştan, emekten ve doğadan yana mücadele yürütüyoruz.

Emeğin haklarından, toplumsal cinsiyet mücadelesine, LGBTİ+ haklarından, gençliğin mücadelesine, halkların demokrasi ve kimlik mücadelesinden hayvan haklarına ve doğa için yürüttüğümüz ekoloji mücadelesine kadar, yani aslında günümüz toplumunu ve doğayı ilgilendiren her konuda kapsamlı analizler yapıp çözüm önerileri geliştiriyoruz. Geliştirdiğimiz önerileri birçok siyasi partiden daha kapsamlı bir Programatik Metin ile 2021’de kamuoyuna duyurmuştuk.

Yeşil Sol Parti’nin siyasal perspektifini 4 ana başlık altında ifade edebilmek mümkün. Bu temel politikalarımızı “4 Adalet” adıyla ifade ediyoruz. Kapitalist endüstriyel sömürü sistemi karşısında derinleşen, yoksulluk, işsizlik ve gelir dağılımında çok ciddi bir eşitsizlik var. Bu anlamda çözüm önerisi olarak “iktisadi adalet” öneriyoruz. İklim krizine ve ekolojik kırıma karşı mücadeleyi esas alan “çevre ve iklim adaleti” istiyoruz. Farklı toplumsal, etnik ve inançsal kimliklerin hak mücadelesini esas alan “tanınma adaleti”ni savunuyoruz. Bütün çoğulcu yapıların, farklı etnik ve inanç kimliklerinin siyasal hayata ve yönetime katılabilmesini sağlama amacına dönük olan “katılım adaleti”nden yanayız.

ibrahim-akin-4

“İLK ANDA ÖLDÜĞÜMÜ DÜŞÜNMÜŞLER”

30 Mart 2023 tarihinde Yeşil Sol Parti seçim beyannamesini açıkladı. Açıklamayı okuyanlardan biri de Genel Eş Sözcü olarak sizdiniz. 30 Mart’ın kişisel tarihinizde de özel yeri var diye biliyoruz. Anlatır mısınız biraz?

Aslında 30 Mart benim için biraz da kişisel tarihimle ülkenin toplumsal tarihinin birbirine geçmiş halini ifade ediyor. Biliyorsunuz 1972’nin 30 Mart’ında Türkiye Devrimci Hareketi'nin önde gelen on lideri Tokat'ın Niksar ilçesine bağlı Kızıldere köyünde kuşatılmış ve çıkan çatışmanın ardından gün sona ererken on’lar hayatını kaybetmişti. Bu, ülkenin toplumsal mücadele tarihindeki önemli bir hafızadır.

Başka bir 30 Mart da benim kişisel tarihimde benzer bir iz bıraktı.12 Eylül cuntasının ağır baskı koşullarında biz gençlerin, bir grup Devrimci Yol’cu arkadaşımızla birlikte Uşak’ta devrimci mücadeleyi sürdürmeye çalıştığımız dönemdi. 30 Mart 1981 günü bir süre önce göz alına alınıp bırakılan bir işçi arkadaşımızın evine ziyarete gitmek istediğimizde polis tarafından kurulan pusuya düşmüş, ben dört, yanımdaki arkadaşım da beş kurşunla yaralanmıştık. İlk anda benim öldüğümü düşünmüşler fakat daha sonra yaşamakta olduğum anlaşılınca hastaneye kaldırılmışım. Sonrasında 86 gün süren bir gözaltından sonra cezaevine gönderilmiştim.

Sonuçta ülkede mevcut olan siyasal iklim hem top yekûn bir halkın hem de tek tek bireyler olarak her birimizin tarihinde unutulmaz izler bırakabiliyor. Benim için 30 Mart da böyle bir tarih işte.

ibrahim-akin-1

Yeri gelmişken bize İbrahim Akın’ı anlatır mısınız?

Uşak’ın Ulubey ilçesinin Kurudere köyünde doğdum. İlkokulu köyümde bitirdim. Uşak Merkez Lisesi’ndeyken Devrimci Gençlik hareketiyle ilişkilenmiştim. Ülkenin genelinde yükselen devrimci sol dalganın yansımaları Uşak’ta da kendini gösteriyordu. Birçok yerde olduğu gibi Uşak’ta da gençlik yoğun bir şekilde politize oluyor, örgütlü mücadele gün geçtikçe yaygınlaşıyordu. 12 Eylül cuntası ile birlikte toplumsal muhalefete; özellikle sol-sosyalist çevrelere yönelik ağır baskılar ve gerçekleşen tutuklamalar ülke çapındaki örgütlülüğü büyük ölçüde zaafa uğratmıştı. 80 öncesinde Devrimci Yol ile başladığım, bir süresini cezaevinde geçirdiğim politik mücadeleyi 80 sonrasında Özgürlük ve Dayanışma Partisi çatısı altında sürdürdüm. İlerleyen süreçte çeşitli politik değerlendirmeler ve fikir ayrılıkları sonucunda bir grup arkadaşımızla birlikte ÖDP’den ayrılarak Eşitlik ve Demokrasi Partisi’ni (EDP), sonra da EDP ile Yeşiller Partisi’ni birleştirerek Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’ni (Yeşil Sol Parti’yi) kurduk.

70’li yıllarda Devrimci Gençlik ve Devrimci Yol saflarında başladığım politik mücadeleme bugün, 2021 Mayıs’ından bu yana Genel Eş Sözcülüğünü de yaptığım Yeşil Sol Parti’de devam ediyorum.

ibrahim-akin-2

Geçmişte Devrimci Yol hareketi içinde yer almışsınız. Devrimci Yol’cular bugün hangi partilerde siyaset yapıyor. Mesela Yeşil Sol Parti ve HDP içinde sizin gibi başka isimler var mı?

Hiç kuşkusuz Devrimci Yol, kendi döneminde, toplumsallaşmış hatta belli ölçüde halk hareketi haline de gelmiş büyük bir hareketti. Kökleri 60’lı yıllara kadar dayanan devrimci hareketlerin Türkiye’nin sadece o günlerini değil, bugününü de önemli ölçüde etkilemekte olduğunu söyleyebiliriz. Diğer bütün politik yapılarda olduğu gibi Devrimci Yol’cular da geçen onca zaman içinde değişerek, dönüşerek, farklılaşarak birçok farklı zeminde siyaset yapmaya devam ettiler. Yıllar içinde yaşanan değişim sonucunda belli geleneklerden gelen kişiler hem bireysel olarak hem de gruplar şeklinde farklı siyaset mecralarına yönelmek durumunda kaldılar. Gerek Devrimci Yol’dan gerekse başka geleneklerden gelen birçok kişiye bugün sol siyaset mecrasındaki hemen hemen her partide rastlamak mümkün.

12 Eylül öncesi Siyasal hareketlerin hepsinde farklı görüşler ve farklı siyasal oluşumlar yaşandı. Devrimci Yol için de bu durum geçerli. Biz eski Devrimci Yol geleneğine sahip bir grup arkadaş, Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nden ayrılıp Yeşil Sol Parti içinde bulunduk. O günden bu yana devam eden ilişkilerimiz ve birlikteliğimiz var. Ancak asıl olan bugünkü toplumsal siyasal mücadele içinde aldığımız rol ve görevlerimizdir diye düşünüyorum, Benim için Devrimci Yol, somut durumun son tahlillerini yaparak insanlık için insanca yaşamak için mücadele içerisinde bulunmaktır. Tarihsel buluşmaya çağrı perspektifiyle bugün bize böylesine tarihi bir görev düşmüştür. Biz de bunu yerine getirmenin sorumluluğuyla davranmaya çalışacağız.

ibrahim-akin-3

Gelenekten geleceğe taşıdığınız ve geçmişte bırakıp, aştığınız neler var?

Biz elbette birden bire ortaya çıkmış olan, geçmişte kökleri olmayan bir siyasal yapı değiliz. Emekten yana bir düzenin, eşitlikçi adil ve demokratik bir geleceğin mücadelesini veren geleneğin devamıyız. Geleneğimiz, Karadeniz’de Suphi’lerin, Kızıldere’de halkı için hayatlarını ortaya koyan on’ların, eşit, özgür ve demokratik bir gelecek için darağacına yürümekte bir an bile tereddüt etmeyen fidanların, zindanlarda karanlığı bedenlerinin aleviyle aydınlatan dörtlerin, işkencelerde ser verip sır vermeyenlerin geleneğidir. Elbette geleneğimiz, geleceğimizi de şekillendirecek. Ancak biraz önce de söylediğim gibi sürekli değişen ve her seferinde kendini yeniden üreten bir sistemle mücadele ediyoruz. Biz de buna uygun davranmak zorundayız.

Yeşil Sol Parti olarak, sürdürülebilir bir yaşam ve gelecek için ekolojik, özgürlükçü, eşitlikçi ve dayanışmacı bir toplum kurmayı hedefliyoruz.

Bütün toplumsal sorunların çözümünü büyük bir devrimin sonrasına havale etmeden, o sorunları bugünden görerek, analiz ederek, çöze çöze ilerleyerek hedeflediğimiz toplum düzenine doğru yol alacağız. Kimseye bütün sorunları tek hamlede çözecek sihirli bir formül vadetmiyoruz; birlikte büyük bir formül geliştirmeyi öneriyoruz.

ibrahim-akin-5

Emek ve Özgürlük İttifakı’nın genişliğine baktığımız zaman Türkiye Sosyalist Solu’nun büyük çoğunluğunun Kürt siyasal hareketi ile buluştuğunu, bunun yanında feministlerin, ekolojistlerin, azınlıkların, tüm dezavantajlı kesimlerin yan yana geldiklerini görüyoruz. Geçmişte çoğu zaman başarılamayan, ya da yeterince başarılamayan bir durum bu. Bunu neye bağlıyorsunuz?

Türkiye’de uzun bir süredir büyüyen bir değişim isteği ve iradesi var. Siyasetin temel görevi toplumda ortaya çıkan bu istek ve iradeyi ihtiyaç duyduğu mecraya doğru yönlendirmesidir. AKP-MHP iktidarı, yıllardır uygulamakta olduğu baskı politikalarıyla Türkiye halklarında ortaya çıkan bu değişim iradesini ezmeye ve o iradenin hayat bulmasına olanak sağlayacak siyasi kanallarla buluşmasına engel olmaya çalışıyor. Sözünü ettiğim bu iradenin en güçlü ortaya çıktığı yer ise sizin de sorunuzda belirttiğiniz, başta Kürtler olmak üzere tüm dezavantajlı kesimler oldu.

Emek ve Özgürlük İttifakı, ‘Faşizmi yeneceğiz. Birlikte kazanacağız’ diyerek; Kürt Demokratik Hareketi ve farklı geleneklerden sosyalist parti ve örgütler tarafından kuruldu. İttifak hem Kürt hareketinin hem de Türkiye sosyalist hareketinin mücadele ve dayanışma deneyimini içinde barındırıyor ve bu deneyimin ışığında geleceği kurmayı hedefliyor.

Bugün Türkiye çok ağır koşullar altında. Doğrusu hiçbir siyasal öznenin bu ağır koşulları tek başına değiştirme ve düzeltebilme olanağı pek mümkün görünmüyor. Emek ve Özgürlük İttifakının bugünkü kapsamına ulaşmış olmasında, yukarıda sözünü ettiğim değişim istek ve iradesinin “birlikte değiştireceğiz” şiarına olan inancı belirleyici oldu diyebilirim. Emek ve Özgürlük İttifakı, yıllarca alanlarda “Kurtuluş yok tek başına. Ya hep birlikte, ya hiç birimiz!” şeklinde haykırdığımız sloganın ete-kemiğe bürünmüş halidir.

ibrahim-akin-6

“MİLYONLARCA İNSANIN GÖZÜNÜN ÜZERİMİZDE OLDUĞUNU BİLİYORUZ”

14 Mayıs seçimlerine Yeşil Sol Parti’nin ve Emek ve Özgürlük İttifakı’nın nasıl bir sonuç almasını hedefliyorsunuz?

Bildiğiniz gibi bugünkü iktidarın baskı politikaları sonucunda kapatılmakla karşı karşıya bırakılan HDP’nin, seçimlere Yeşil Sol Parti ile gireceğini açıklaması üzerine partimiz seçim çalışmalarına hız verdi. Özellikle son iki yıldan bu yana sürdürdüğümüz örgütlenme ve seçim yeterliliği elde etme faaliyetlerimizi başarıyla tamamladık. Seçim beyannamemizin açıklanmasıyla birlikte bileşenlerimiz ve ittifak güçlerimizle birlikte ülke çapındaki çalışmalarımıza başladık.

Yakın vadedeki hedefimiz parlamentoda değişimi ve demokratikleşmeyi sağlayacak güçlü bir grup oluşturmaktır. Emek ve Özgürlük İttifakı, Cumhuriyetin ikinci yüz yılında demokratik, eşitlikçi, katılımcı, barışçıl ve ekolojik bir düzen kurmak için 100 milletvekili elde etmeyi hedefliyor. Türkiye halkları nezdinde büyük bir potansiyele sahip olduğumuzu, milyonlarca insanın gözünün bizim üzerimizde olduğunu biliyoruz. Biz de buna uygun hareket edip bu iradenin parlamentoya yansıması için çaba göstereceğiz.

Yeşil Sol Parti adayları içinde yeni isimler var mı?

Milletvekilliği için partimizin toplumun çeşitli kesimlerinden büyük ilgi gördüğünü ve ciddi sayıda bir başvuru olduğunu söyleyebilirim.

Milletvekili adaylıklarının netleştirilmesi süreci halen devam ediyor. Biliyorsunuz Yeşil Sol Parti de bileşenlerden oluşan bir parti. Ayrıca ortak liste ile seçime girecek olan ittifak güçlerimiz de var. Ortaklaşa yürüttüğümüz çalışmalar sonucunda adaylıklar netleştiğinde sonucunu kamuoyuna açıklayacağız.

Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Gültan Kışanak, İdris Baluken, Sabahat Tuncel gibi binlerce HDP’li siyasetçi hapishanelere atıldı. HDP’de siyaset yapmak ateşten gömlek giymek gibi. Ama arkadan gelen binlerce yeni insan bayrağı devralıyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Evet, HDP, eş başkanları, belediye başkanları, binlerce kadrosu, binlerce üyesi haksız ve hukuksuz yere ceza evine konulmuş olan bir parti. Yıllardan beri devam eden bu sistematik ve ağır baskılarla başka bir parti karşılaşmış olsaydı, o partinin varlığını sürdürebilmesi sanırım mümkün olmazdı. İşte iktidarın bir türlü başaramadığı şey bu. HDP hem büyük bir fikir hem de gücünü halklardan alan köklü bir halk hareketidir. İktidar, hapse atarak, yapılan saldırılara göz yumarak, gerektiğinde partisini kapatarak halklarımızı seçeneksiz bırakacağını sanıyor. Oysa gördüğünüz gibi bunu başarması asla mümkün olmayacak. Fiziken bizden uzakta olsalar da, bedenleri dört duvar arasına kapatılmış da olsalar o yoldaşlarımızın fikirlerini, sözlerini, umutlarını birlikte büyütüyoruz.

Yeşil bir parti olarak AKP iktidarının ekoloji karnesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Biliyorsunuz, kapitalizmin sömürü mekanizmasının temelinde yatan en önemli ilke sermayenin her şeyi ve bu arada emeği de metalaştırmasıdır. AKP iktidarı ile birlikte doğanın metalaştırılması da büyük bir ivme kazandı.

AKP iktidarı bugünkü krizleri derinleştiren doğa ve emek düşmanı politikaların sadık uygulayıcısı oldu. Bir yandan yasaları değiştirerek doğa koruma alanlarını sürekli olarak daralttılar, öte yandan enerji, madencilik, vb yatırımları yargı denetiminden kaçırarak halkın kendi geleceği hakkında söz söyleme hakkını gasp ettiler. AKP iktidarı döneminde Kaz dağlarından Munzur Vadisine, Karadeniz derelerinden Kuzey ormanlarına kadar talan edilmedik yer kalmadı. Yapımı devam eden Akkuyu Nükleer santrali ve proje aşamasında olan diğerleri ekolojik yıkım açısından büyük birer risk oluşturuyor.

Ekolojik yıkımın bir boyutu da kentlerin inşasında ve kentsel dönüşümde inşaata ve ranta dayalı politikalar oldu. İnşaat ve rant sisteminin acı sonucunu ne yazık ki 6 Şubat depremlerinde hep birlikte gördük.

Türkiye’de gelmiş geçmiş bütün hükümetler, kalkınma adı altında doğanın yararını göz ardı eden politikalar yürüttüler. Ancak AKP iktidarı bu alanda gördüklerimizin en saldırganı ve en yıkıcısı oldu.

“MİLYONLAR, KORKU İKLİMİNE TESLİM OLMAYACAK”

Vahşi cinayetleriyle ünlü Hizbullah örgütünün tüm liderleri dahil bütün kadroları AKP iktidarında örtülü bir şekilde hapishanelerden salıverildi. Şimdi de Hizbullah’ın siyasi partisi Hüdapar ile AKP resmi ittifak gerçekleştirdi. MHP ile Hizbullah aynı ittifakta. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Aslında HÜDA-PAR’ın AKP ve MHP blokuyla aynı safta yer almış olması şaşırtıcı değil. Hizbullah’ın silahlanıp yarattığı terör dalgası, 90’lı yılların karanlık tablosundaki en karanlık, en derin noktalardan biriydi. Hizbullah militanlarının özellikle Kürt aydınlarına, Kürt politikacılarına karşı gerçekleştirdiği suikastlar ve bu örgütün derin devlet güçlerince korunup kollanması bilmediğimiz şeyler değil. O yıllarda Hizbullah militanlarının çeşitli askeri birliklerde eğitildikleri de basına yansımıştı. Hizbullah’ın ve bugünkü HÜDA-PAR’ın üzerinde derin odakların oluşturduğu koruyucu bir şemsiye eskiden beri hep vardı. Cumhur İttifakına dahil olan HÜDA-PAR’ın durumunu bu koruyucu şemsiye ile birlikte düşündüğümüzde manzara çok net ortaya çıkıyor.

AKP-MHP bloku bir yandan HÜDA-PAR gibi paramiliter geçmişi olan bir güçle yan yana gelerek toplumda yeniden bir korku iklimi yaratmak isterken, diğer taraftan HÜDA-PAR ve YRP gibi partilerle yaptığı işbirliği ile kadın haklarına yönelik saldırıların odağı haline gelmiştir. İktidar, bir taşla birkaç kuşu birlikte vurmayı hedefliyor. Az önce söylediklerime ek olarak AKP iktidarı büyük bir hızla kaybetmekte olduğu Kürt oylarının kaybını da HÜDA-PAR ittifakı ile durdurmayı hedefliyor. Ancak şunu net olarak söylemeliyim ki, başta Kürtler olmak üzere bu ülkede değişim iradesi ve isteği gösteren milyonlar, korku iklimine teslim olmayacak ve AKP-MHP iktidarının planlarını suya düşürecektir.

“CEHENNEMİN KAPILARINI KAPATACAĞIZ”

Türkiye’de öncelikle ele alınması gereken sorunlar neler sizce?

Elbette ilk iş olarak cehennemin kapılarını kapatacağız. Önce bu ceberut rejimi durduracağız, tek adam diktatörlüğüne son vereceğiz. Bu iktidarı gönderecek, Demokratik Cumhuriyeti kuracak, “yüzyılın felaketi”ne karşı Demokratik Cumhuriyet yüzyılını başlatacağız. Cumhuriyet’in ikinci yüzyılını temel hak ve özgürlüklerin en geniş şekilde kullanıldığı, demokrasinin toplumsallaştığı Demokratik Cumhuriyet Yüzyılı yapacağız. Tek adam rejiminde vücut bulmuş olan AKP-MHP iktidarını birlikte devireceğiz ve mecliste, Demokratik Cumhuriyet için yeni bir düzen, yeni bir anayasa için tarihsel sorumluluğumuzu yerine getireceğiz. Türkiye’nin çok kimlikli, çok kültürlü, çok inançlı, çok dilli yapısına uygun yeni bir demokratik anayasayı, toplumun anayasasını demokratik katılım ve toplumsal müzakere ile birlikte yazacağız. Kısaca söylemek gerekirse “birlikte değiştireceğiz!”

“AKP’Yİ GERİLETME STRATEJİMİZDE DEĞİŞİKLİK YOK”

Erdoğan yönetiminden kurtulmak isteyen tüm kesimler Kılıçdaroğlu’nun adaylığını destekliyor. Halk da “21 yıl yeter, bir de bunu görelim, deneyelim,” diyor. Siz ne diyorsunuz?

Biliyorsunuz ki, biz HDP olarak 2019 yerel seçimlerinde özellikle metropollerde AKP’yi geriletme, stratejisiyle hareket etmiş, bu tutum sonucunda Türkiye’nin en büyük illerinde belediyenin AKP’den alınmasında kilit bir rol oynamıştık.

AKP’yi geriletme stratejimizde bugün de bir değişiklik yok. Cumhurbaşkanlığı seçiminde esas aldığımız temel tutum budur. Biz başından beri isimler üzerine tartışmaktansa ilkeleri konuşmanın önemine vurgu yaptık. Bugün de aynı şeyleri söylüyoruz. İlkesel olarak da tek adam rejimini inşa eden Erdoğan yönetimine mutlaka son verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu konuda netiz. Ancak durumu bir deneme çalışması olarak da görmüyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu, Millet İttifakının ortak adayıdır. Biz kendisine ortak adayımız olarak değil, Erdoğan yönetimine son vermek amacıyla desteklenebilecek bir aday gözüyle bakıyoruz.