Deniz Güneş / Demokrat Haber

Yeşil Sol Parti İzmir’de oylarını ve vekil sayısını arttırmayı hedefleyerek çalışmalarını yoğunlaştırmış durumda. 2021’de HDP İzmir il başkanlığı binasında katledilen Deniz Poyraz davası avukatlarından Abdulmecit Yıldırım Yeşil Sol Parti’nin İzmir 1. Bölge 2. Sıra adayı. Abdulmecit Yıldırım ile seçim çalışmalarını ve hedeflerini konuştuk…

Fvl7UGPWIAAaq0G

Sizi tanıyabilir miyiz?

1986 yılında Mardin’de doğdum. 2010 yılında Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldum. Avukatlığa başladığım tarihten itibaren dezavantajlı toplumsal grupların uğradığı hukuksuzluklara karşı hak savunucusu olarak aktif bir rol aldım ve politik nitelikli davalarda aralıksız bir biçimde adalet arayışının içinde bulundum. Örgütlü toplum bilinciyle hareket ederek Özgürlükçü Hukukçular Derneğinin kurucuları arasında yer aldım. ÖHD, İzmir Barosu ve talep eden diğer sivil toplum kuruluşlarında temel hak ve özgürlükler konusunda pek çok eğitim çalışmasının içinde bulundum. İzmir HDP İzmir İl Başkanlığında katledilen Deniz Poyraz’ın dosya avukatlarındanım. Halen Özgürlük için Hukukçular Derneğinin üyesi olarak aktif bir şekilde çalışmalarımı sürdürmekte iken milletvekili adaylığı sürecim başladı.

FvcLrJLXgAE16C5

Seçim bölgenizin yerel sorunları hakkında çözüm önerileriniz nedir?

Ülke çapında yaşanan ortak problemler mevcut. Bu problemlerin ulaştığı hacim o kadar arttı ki yerel sorunlar hemen herkes tarafından görünmez addedildi. Gençlerin, ülkeyi yaşanamaz görmeye başlayıp ülkeden çıkış yolu aramaları, genel bir “geleceksizlik” hali yaratıyor. Zira ekonomik ve teknolojik yetersizliklerin yanında, ülkeye hakim olan siyasi baskı ve tekçi uygulamalar, dayatılan dar düşünce kalıpları ve yaşam tarzı gençlerin özgürce kaderlerini tayin etmesini engelliyor. Özcesi tahkim edilmek istenen maddi ve düşünsel kültür biçimi, ülkeyi yaşanamaz bir hale getiriyor.

Öbür yandan kadınların ataerkil geleneksel ilişki ve hayata mahkum edilmeleri bir başka problem. İstanbul Sözleşmesinden çıkılması bu konunun en vahim ve ürkütücü örneğiydi. İktidar blokunun yanına almış olduğu Hüda Par ve Yeniden Refah Partisinin açıklamalarından anladığımız kadarıyla, seçimi kazanmaları halinde önümüzdeki süreç gençler ve kadınlar bakımından hayatı tamamen yaşanmaz hale getirecek.

Ülke gündeminden hiç düşmeyen bu büyük ölçekli sorunlar yanında İzmir’de yaşanan yerel problemler de mevcut elbette. Merkezi iktidar ve üniter yönetim biçimi yerellerde yaşanan sorunların kronik hale gelmesinde temel sebeptir. Buna en yakın örnek olarak ; Riskli Alan İlanları ve akabinde alınan Kentsel Dönüşüm kararlarının halkın ihtiyaçlarına dönük olması gerekirken merkezi iktidarın rant ve kar amacına yönelmiştir. Çünkü riskli alan ilan edilen yerlerin çoğu; denize manzarası olan, otobana ve merkeze yakın, kısacası “maddi değeri yüksek” yerlerdir. Ayrıca yıllardır hiçbir adım atılmamış ve halk büyük belirsizlik içinde yaşamak zorunda kalmıştır.

Kentsel Dönüşüm bağlamında bakanlık eliyle yapılan planlara defalarca itiraz edilmiş, bakanlıkça itirazlar cevapsız bırakılmış ve davalar açılmıştır. Halk tarafından açılan davaların çoğu kazanılmış olmasına rağmen halkın çilesi sona erdirilmemiş ve bu hukuki garabet hali devam ettirilmiştir.

İktidarın bu yaklaşımı ve yıllardır sürüncemede bırakılan planlar sebebiyle yerelde doğalgaz ve telekomünikasyon başta olmak üzere altyapı açısından büyük sorunlar yaşanıyor. Diğer yandan halk yıkılma tehlikesi karşısında kendi evini ve çevresini bayındır hale getirecek hiçbir işlem yapamıyor.

Yerel sorunlar çokça uzatılabilir ancak tüm bu sorunların çözümünü de genel sorunlarda olduğu gibi ülkeye hakim olan iktidar mantığı ve siyasal rejimin dönüşümünden geçtiğini düşünüyoruz.

Tek başına bu örnek dahi merkezi iktidar biçimlerinden kurtulmamız gerektiğini ortaya sermektedir. Karar alma süreçlerine halkın katılımını sağlayarak dönüşümü sağlayabiliriz.

Ayrıca biz deprem riski yüksek bir kent olarak kapımızda bizi bekleyen bir deprem tehlikesi olduğunu da biliyoruz. Halkın bu anlamda doğa olaylarına dayanıklı bir kent talebini yerine getirmemiz ve gerekli tedbirleri almaya hemen şimdi başlamamız gerekiyor. Bu dönüşümü de elbette alanında uzman kişilerle çalışarak başarabiliriz.

FvhkIZQXgAAfR1e

Seçim bölgenizde hedefiniz nedir ?

İzmir’de halkın güçlü bir yönelimi söz konusu partimize. Önceki seçimde iki vekil çıkarmıştık biliyorsunuz. Üçüncü vekilimizi seçim sistemi sebebiyle AKP-MHP ittifakı almıştı, 2018’de ittifakın toplam oyları üzerinden vekiller dağıtılıyordu. Bu sefer sistem değişti ama AKP ve MHP kendi amblemleri ile seçime giriyor. Her parti kendi oy yeterliliği ile vekil çıkarabiliyor. Haliyle biz üçüncü vekile “zaten aldık” gözüyle bakıyoruz. Öte yandan halktan aldığımız mesaj iki bölgede toplamda en az beş vekil elde edeceğimiz yönünde.

2oQizGtO

Seçilirseniz özellikle yoğunlaşacağınız bir alan var mı?

Ülkenin 20 yıldır mevcut iktidar tarafından yönetilmesinin ortaya çıkardığı bazı temel sorunlar mevcut. Bu haliyle ülkenin en temel probleminin demokrasi sorunu olduğunu tespit etmek gerekiyor. Son 20 yılda etnik, kültürel, mezhepsel ve cinsiyete dayalı pek çok ayrışma da esas olarak bu sebepten kaynaklanıyor. Bu tespiti yaptıktan sonra elbette ki öncelikli amacımız ülkenin demokratikleşmesi yolunda çözüm yöntemlerine odaklanmak olacaktır. Demokratik yaşam ve yönetim biçiminin hakim olması, ekonomi başta olmak üzere diğer pek çok sorunun da çözümüne katkı sunacaktır.

Yeşil Sol Parti bu anlamda demokrasiye olan yaklaşımını ve siyasi programını “Üçüncü Yol” olarak tanımlamakta ve Türkiye’nin temel sorunlarına en gerçekçi çözüm önerilerini sunmakta.

21 yıllık Ak Parti ve Erdoğan iktidarı nasıl bir Türkiye yarattı? Bu iktidarın yarattığı toplumsal algı nasıl değişir dönüşür?

21 yıllık Ak Parti ve Erdoğan iktidarının toplumsal ayrışma ve kutuplaşma hali yarattığı ortada. Detaylandırmak gerekirse; toplumu ayrıştırma ve ekonomik darboğaza sürükleme, kadına şiddet, emek sömürüsü ve rant sistemi yaratma, kayyumlarla halkın iradesini kırma gibi pek çok anti-demokratik ve insan haklarına aykırı uygulamaları bir geleneğe dönüştürdü. Dolayısıyla en apolitik birey dahi güvende hissetmiyor artık.

Bu iktidarın yarattığı izleri ortadan kaldırmak için sorunlar arasında ayrım yapmaksızın topyekün bir çaba gerekiyor. Toplumu bir an evvel “Onurlu Barış ve müzakere” şartlarına hazırlamak, bütüncül çözüm yöntemleri açısından elzem bir hale geldi. Bu açıdan öncelikle toplumda yaratılan fay hatlarını kapatmak gerekiyor. Bu yönlü çalışmalarımız öncelikli genel uğraşımız olacaktır.

Temel yaklaşımımız, kangren hale gelmiş sorunların topyekün çözümü için yoğunlaştırılmış çalışma olacaktır.

Yeşil Sol Parti Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleme kararı aldı. Siz bireysel olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nun söylemleri duruşu ve kendisi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Açıkçası bizim için kişilerden bağımsız olarak ilkeler önemlidir. İlkelerde ortaklaşabilmektir önemli olan. Karşımızda Akp-Mhp faşist iktidarının sebep olduğu toplumsal ayrışma ve kutuplaşma hali öyle bir boyuta geldi ki demokratik dönüşümü ana akım siyasal muhalefetin gündemine soktu. Muhalefetin yaşadığı bu dönüşümü geliştirmek ve demokratik işleyişi hakim kılmak önemlidir. Buradan başlayarak oluşturulacak geniş demokratik blok, cumhuriyetin ikinci yüzyılını demokratik cumhuriyet ile taçlandırabilir. Aksi halde Türkiye’nin karanlık çağın eşiğinde olduğu bilinmelidir.

Son olarak ne söylemek istersiniz?

14 Mayıs Seçiminin tüm ülkenin kaderini belirleyeceği açık. Aslında Türkiye’nin topyekün yönünü tayin edecek bir önemde. Siyasal ve ekonomik dönüşümler akla ilk gelen kategoriler. Ancak iktidarın aynı kalması veya değişmesi, Türkiye açısından kültürel ve mezhepsel alana varana dek, bütün değerler sistemini ve yaşam tarzını derinden dönüştürecek bir yol ayrımını işaret ediyor.

Muhalefet güçlerinin yenilgisi büyük kayıplara yol açacaktır. Öngörülmesi hiç zor olmayan başlıca sonuçlar, mevcut iktidarın fiili despotluğunun hukuki altyapısını yaratarak kurumsallaştırması olacaktır.

Bu düzenin tam karşısında ise özgür ve eşit toplum ile güvenceli bir ekonomik yaşamı kurma gücü yer alıyor. Bu bakımdan önümüzdeki seçimler tercihimizin yönünü de gösteriyor: Ya diktatörlük ya özgür yaşam olasılığı…

Sonuç olarak ifade edilmelidir ki, 14 Mayıs seçimleri Türkiye’nin demokrasi ve özgürlük yolunda tarihi bir duraktır.