YÖK 40 yıl önce kuruldu. Eğitim alanında, yükseköğrenim alanında 40 yıl çalışma yapmanın bir ülkenin kaç yılını etkileyeceğini düşünün.

“YÖK, 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası Milli Güvenlik Konseyi (MGK) tarafından hazırlanarak 6 Kasım 1981'de yayımlanan 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile kuruldu. Türkiye'deki tüm yükseköğretim kurumlarını çatısı altında toplayan YÖK, bugün itibarıyla sayısı 207'i bulan yükseköğretim kurumu, 8 milyonun üzerinde öğrenci, 180 binin üzerindeki öğretim elemanı ile oldukça geniş bir kesim için çalışmalar ve koordinasyon görevi yürütüyor”.(1)

YÖK’ün kuruluş amacı şöyle saptanmıştı:

“Yükseköğretim Kurulu (YÖK), 1982 Anayasası'nın 131. maddesi esasında; "Yükseköğretim kurumlarının öğretimini planlamak, düzenlemek, yönetmek, denetlemek, yükseköğretim kurumlarındaki eğitim-öğretim ve bilimsel araştırma faaliyetlerini yönlendirmek bu kurumların kanunda belirtilen amaç ve ilkeler doğrultusunda kurulmasını, geliştirmesini ve üniversitelere tahsis edilen kaynakların etkili bir biçimde kullanılmasını sağlamak ve öğretim elemanlarının yetiştirilmesi için planlama yapmak maksadı ile"kurulmuş olan kurum”.(2)

Günümüzde, 8 milyonun üzerinde öğrenci, 180 binin üzerindeki öğretim görevlisi YÖK’ün denetimi, gözetimi altında. Yükseköğrenim kurumlarında “yabancı uyruklu” öğrenciler de var. YÖK, ülkemizin eğitimini, geleceğini biçimlendirmenin yanında, yabancı öğrencilerin geldikleri ülkelerin eğitimini, geleceğini de etkilemekte.

Bilimsel üretkenliğin yetersizliği

YÖK’ün eleştirilecek yanları çok. Bu yazıda nasıl bir yükseköğrenim olmasında bu kurumun önderliği ya da engel koyma işlevi gördüğü anlatılmaya çalışılacak.

YÖK, yükseköğrenim kurumlarında “bilimsel üretkenliği” artırma yerine, “yapılan bilimsel üretkenlikleri denetim altında tutma” işlevi görmekte olduğunu anlatmaya gerek yok.

YÖK, alt-üst sıradüzen ilişkilerine dayanan bir yapılanma. Bu yapılanma içinde bilim üretilmesi düşünülemez.

Düşünce sistemleri (İdeolojik) eğitim yerine bilimsel eğitim verilmesine ortam hazırladığı söylenemez.

YÖK’le bilimsel bir yükseköğretim sistemi kurulamayacağı çok açık. YÖK’ün kuruluşundan buyana yaşananlar bu gerçeğin kanıtı. Yükseköğretim kurumlarının en temel niteliği özgür olmaları. Alt-üst ilişkilerinin olduğu bir yapılanmada özgürlük olamayacağı ortada.

YÖK, yükseköğrenim kurularını kendi alanlarda bilimsel çalışmalar yapmaya yöneltebiliyor mu? Bu konuya olumlu yanıt verecek bilgiler gözükmüyor. Uygulamada bilimsel üretimde bulunmalarına engel olduğunu gösteren örnekler çok.

Bilim insanı, yalnızca bilimin kurallarıyla, deney ve gözlemlerin doğaya doğrulatılmasıyla sınırlı olmalı.

Bir üst erkten buyruklar alan, düşüncesini başkalarının istekleriyle, buyruklarıyla sınırlamak zorunda kalan, kendileriyle ilgili gizli siciller tutulan insanlar bilim, bilimsel düşünce üretemezler.

YÖK, Yükseköğrenim kurumları üzerine çullanmış bir engelleme aracı durumuna dönüşmüş bulunmakta. Yükseköğrenim aşamasına gelen gençleri, anaokullarına giden bebeler gibi istediği doğrultuda yönlendirme işlevi görmeye çalışan bir kurum. Yükseköğrenim süreçlerinde olan öğrencisi, öğretim görevlisi, başka çalışanlarını denetim altına alma çabasında olan bir kurum. Siyasal partilerin, yönetimlerin bu kurumu çağdışı yapılara doğru sürüklemeleri, yükseköğretim sistemimizin nitelikten yoksun kaldığını, giderek daha kötü günlere gebe olduğumuzu göstermekte.

Dünya yükseköğreniminde yerimiz

Yükseköğrenim kurumları, üniversiteler Dünya’nın en iyi üniversiteleri arasında bırakın ilk 100 içine girmeyi, ilk 500 içine bile iki, üç üniversite gibi çok yetersi düzeyde başarı gösterebiliyorlar. YÖK, kamu ya da özel tüm yükseköğrenim kurumlarının tepesinde bulunuyorsa, ortada bir başarısızlık, yetersizlik varsa bunlardan birinci derecede sorumlu demektir.

Yükseköğretim kurumlarının “eğitim yönetimi”yle “parasal yönetimi”nin birbirlerinden ayrılması gerekmekte. Eğitim yönetimini yapan dekanlar, rektörler parasal işlere, ihalelere, her türlü alım-satım işlerine hiç karışamamalı.

Topluma, insanlığa hizmet yerine siyasal güçlere hizmet etmeye yönelen yükseköğrenim kurumlarının, ülkelerine de, insanlığa da yararlı olmaları düşünülemez.

Yükseköğrenimin teknolojik, dijital dönüşümü konusunda yeterli önlemleri alamadığı, gerekli yapısal dönüşümler için öncülük edemediği bilinen gerçeklerden.

YÖK’ün özerk bir yapıya kavuşması, bilimsel içerikli eğitime yönelmesi gerekmekte.

---------------------------------

(1) www.yok.gov.tr

(2) Vikipedi, özgür ansiklopedi