Birkaç İtibar Örneği

1-) Bir Afrika ülkesine iş seyahati için giden Türkiyeli bir işadamı, sokakta yürürken ülkenin yerlilerinin gruplar halinde oturup kendisine dik dik baktıklarını fark ediyor. Adam ilk başta yabancı, beyaz tenli ve zengin olduğu için kendisinden nefret edildiğini sanıyor. Ancak daha sonra yabancı, beyaz tenli ve zengin olduğu için -tam tersine- kendisine büyük saygı duyulduğunu ve yerlilerin kendilerine selam vererek onurlandırmasını beklediklerini öğreniyor. Daha sonraki günlerde ise cadde kenarında gruplar halinde oturan bu insanlara selam verdiğinde, onların kendi aralarında “Bana selam verdi... Hayır sana değil bana!” şeklinde tartışmaya tutulduklarını görüyor.

2-) Ülkemizde 17 - 25 Aralık tarihleri arasındaki meşhur yolsuzluk haberleri sonrası, sokağın nabzını tutmak isteyen bir haber kanalı yolda yürüyen bir yurttaşa mikrofon uzatıyor. Mikrofon uzatılan kişi, elli - elli beş yaşlarında, işinde gücünde, giyimi kuşamı, konuşma tarzıyla ortalama yurttaşı karakterize eden bir adam. “Yolsuzluklarla ilgili ne düşünüyorsunuz” sorusuna, güleryüzlü - kalender bir tavırla: “Tamam yolsuzluk molsuzluk falan, ama fark etmez... Sonuçta para ülke dışına çıkmadığı için, ülkede kalmış ya... Sonuçta ülkeye hizmet! Önemli değil...” cevabını veriyor.

3-) Çocuğunun okuldaki durumunu sormaya gelen bir veli öğretmenle konuşuyor. Öğretmen çocuktan şikayetçi olduğu için, veli ile konuşurken farkında olmadan ses tonunu yükseltiyor. Öğretmenin bu tavrından gururu incinen veli sonunda dayanamayıp “Benle böyle konuşamazsın, sen kimsin? Sen kiminle konuştuğunu sanıyorsun, sen benim kim olduğumu biliyor musun?” diye bağırıyor. Öğretmen her ne kadar “Kim olduğun beni ilgilendirmiyor Amca...” diye ısrarla belirtse de, Amca kim olduğunun ispatı olarak gömlek cebinde gururla sakladığı kartı çıkarıyor: İktidar partisinin ilçedeki üyelerinden biri...

4-) Milli bir güreşçi Avrupalı rakibini yenerek turu geçiyor. Maç sonrası Avrupalı güreşçiye mikrofon uzatıp maç hakkında ne düşündüğünü soruyorlar. Avrupalı güreşçi uzun uzun bu maça nasıl hazırlandığından, bu sporda önemli olan şeylerin neler olduğundan bahsediyor. Türk rakibinin çok iyi ve yetenekli bir sporcu olduğunu söyleyip, kendisinin zayıf noktalarını çok iyi yakaladığını, bunlara iyi yüklendiğini söylüyor. Bu maçta Türk rakibinden çok şey öğrendiğini ve kazandığı için onu yürekten tebrik ettiğini söylüyor. En son yüzünden eksik etmediği gülümsemeyle Türk rakibinin omzuna dokunup teşekkür ederek ayrılıyor. Daha sonra Türk sporcuya mikrofon uzatılıyor ve maç hakkındaki düşünceleri soruluyor. Cevap özetle şöyle: “Türk’ün gücünü herkese göstermeye gelmiştim buraya ve gösterdim. Üç kıtada at koşturan atalarımızın yolundayız, en büyük Türkiye, ne mutluuuu Türk’üm diyeneeeeee!...” Ve arkada ellerindeki Türk bayrağını çıldırmış gibi sallayarak, hüngür hüngür ağlayan gurur dolu insanlar...

5-) Milyonlarca dolar harcanarak yaptırılan Ak Saray’la ilgili birçok insan öfkeli. Hemen hemen herkes eleştiriyor. İktidar partisi ilk başlarda elden geldiğince mantıklı açıklamalarla yaptırılan bu sarayı savunmaya çalışıyor. Ancak her açıklama bir gaf içeriyor ve yeni bir eleştiriyi doğuruyor. En son “Yüce milletimizin itibarına layık bir Saray yaptırdık! Büyük ülke dediğin itibarlı olmalı!” tarzındaki açıklamalarla kendi kitlesinin yüzünü güldürüyor ve herkes bu büyük Saray’dan kendi payına düşen milli gururla mutlu oluyor...

Son Söz:

“Bir öyle şaşılası

dünya ki burası

balıklar kahve içerken

çocuklar süt bulamıyor

İnsanlar sözle besleniyor

Domuzlar patatesle...” 

Nazım Hikmet – Taranta Babu’ya 7. Mektup